YATSIYA KADAR

            Başlığı görünce,  yine benzer konulardan yazdığımı düşüneceksiniz belki de. Hayır, bu kez bahsettiğim yalancının mumu konulu, yatsı ile ilgisi yok.

            Şimdi diyeceğim o ki; yalancının mumu sönsün diye yatsıyı beklemeye gerek yok, üflediniz mi sönecek aslında.

            İnsan beyni müthiş bir yapıya sahip. Sağ bölümü ayrı görev için, sol bölümü ayrı görev için harika bir sistem içerisinde çalışmakta. Sözel, sayısal, müzikal, sosyal, bireysel, daha birçok alanı karmaşık bir yapı içerisinde oransal farklılıklarla barındırmakta. 

          Bu bahsettiklerim bize bahşedilen doğal vergi çok şükür. Bir de bu lütfu kötüye kullananlarımız var. Kalplerden gelen kötülüğü beyne aktarıp kendini çok zeki zannedenler mesela. Ben bunu asla zekilik olarak algılamam, aslında zeki olmak değil de hinlik bu. Hani diyor ya; benim kafamdaki kırk tilkinin kuyruğu birbirine değmez. O, şu anlama geliyor; ben çok fena biriyim. Ya da sizin kafanızdaki kırk tilki benim kafamdaki bir topal tavşan etmez. Ne cahilce söylemler değil mi? Kalbini, kafasını neye nasıl yorduğunun itirafı bu asıl.

       Bilmiyor ki; karşıdaki insanlar aslında her şeyin farkında da, çok da zeki fakat kafasını kötülüğe yormuyor, kalbi de bu meseleler için pek ak pak… 

       Herkes değer verdiği ölçüde hayatı yaşamakta ve hayata yön vermekte. Herkes kendi içindekini dışa vurmakta. Kalp de böyle beyin de. Hareketlerimiz ile seçimlerimiz ile yaşam biçimimiz ile içimizi dışa vuruşumuz bu. Kalbimizi aklımızı sunum biçimimiz işte.

     Kalbimizin neye attığına, aklımızdan neler geçirdiğimize çok dikkat etmeli. Keza muhteşem bir programla yaratılmış ve henüz sadece yüzde ikisini kullanabildiğimiz gerçeği göz ardı edilmemeli.

    Yazılan tüm NLP kitaplarında okuyuculara yapılan telkinlerde, cümlelerinizde olumsuz kelimelere asla yer vermeyin denir. Çünkü beyin, hasta olmak istemiyorum şeklindeki bir iç düşünceyi, hasta kelimesi ile kodluyor ve siz ertesi gün bakıyorsunuz ki hasta olmuşsunuz. Hatalı kodlama yapmayın, kendi beyninizi de kötülüğe kodlamayın. Bunun yerine daha olumlu, merhametli, adaletli düşünceler barındırın. Ne istemediğimizi değil, ne istediğimizi düşünmeliyiz. Bu durumda ne istediğimiz de çok önemli değil mi!

        İnsan isterse kendisini başarısızlığa programlar isterse başarıya. Bu kodlama için kapasitenin çok yüksek olmasından daha önemli olan bir şey var: Mevcut kapasiteyi doğru kullanmak ve beynine doğru yönde telkinler yüklemek!

     Nice zeki insanlar gördüm ki beyin kapasitelerini doğru kullanmadıkları ve kendilerini şanssız saydıkları için gerçekten de şanssız ve başarısız olmuşlardı.

    Bu yüzden bir şanssızlığımız var ise, bir şeyler yolunda gitmiyor ise kalbimizi ve özellikle beynimizi bir yoklayalım. Hangi çirkin düşünceler emeller ile dolu ise onları bir bir temizleyelim. Beyin, vücudu yöneten ana merkez olduğuna göre, vücuda  giden tüm komutlar ondan geldiğine göre çok dikkat etmeli. Dolaşan kırk tilkiye aldanmayın. Yalan, kıskançlık, iftira gibi kötülükler tüm vücudunuza ve hayatınıza yayılır. Sonra bakmışsınız kötü bir insan olup çıkmışsınız. Şimdi bunları ben yazarken siz de okurken bile olumsuzluklara yönelmeyelim. Biz güzel kalplerimiz kafalarımız ile ferahlatıcı şeyler düşünelim. Çiçek bahçeleri, gökyüzü dururken ne gerek var olumsuzluklara değil mi?

      Gelelim yatsıya kadar ifademe… Yeryüzü ve, yaşam bir bütünlük içerisinde harika yaratılmış değil mi? Bu güzellikler içerisinde biz insanoğlu bir talebe. Ya güzeli seçeceğiz ya çirkini. Kendini akıllı sananlara söylemim; bizce aklını en iyi kullanan sınavını en iyi şekilde geçmek için yaşayandır. O tilkiler sizi kandırıyor benden söylemesi. Zira tilkiler de muhteşem donanıma sahip hayvanlar, zekiler evet. Fakat aklınızın çirkinliğine onları bulaştırmayın, kendinizi de kandırmış olursunuz. Kendinizi bile kandırsanız, unutmayın yalancının mumu yatsıya kadar ya da üfleyene kadar. Hadi yatsı gelmeden ya da biri üflemeden temizleyelim o kötü düşünceleri. Sizden çok zeki insanlar var, temizlenin çok geç olmadan.