Üç Kızı Üçte Aslan Gibi Oğlu Vardı Seba Ablanın
06 Mart 2025, Perşembe 10:23Üç kızı üçte aslan gibi oğlu vardı Seba ablanın.
Tabi birde koca yürekli eşi!
Az daha unutuyordum birde kardeşi vardı benim bildiğim,
Namı değer Mehe dayı…
Seba abla tıpkı Ayşe teyze gibi gönlü ve sofrası her daim yerde olan birisiydi.
Hayatta yüzünü ekşitmezdi bize.
Birgün olsun kapısının önünden sürmez, aksine daha çok gelmemizi isterdi.
Rahmetli eşi Resul emmide öyleydi.
Ulan keratalar yine burada mısınız derdi hep
Elinde filesiyle çarşıdan evine geldiğinde…
Boyu fazla uzun değildi Resul emminin.
Ama gönlü çok geniş bir adamdı.
Ecevitçiydi rahmetlik.
Çok severdi Karaoğlan’ı.
Onun şapkasının aynısını vururdu kafasına.
Hurdacıydı.
Daha doğrusu Hurdacı Heyri dayının yanında çalışırdı.
Zararsız, temiz, pırıl pırıl bir insandı.
Rabbim nur içinde yatırsın.
Kefini nur dolu ola.
Hakkını ödeyemeyiz yazmakla,
Salıbaba ‘da yaşayan birçok adam gibi onunda…
Gelelim Seba ablaya.
Çünkü o hala ayakta.
Arada gider elini öper hayır duasını alırdım.
Dün gece hastaneye kaldırdıklarını duydum.
Beyin kanaması geçirmiş zavallım.
Derdi yetmiyordu birde hastalık musallat olmuştu, ortalıkta bu kadar hasta olması gereken varken!
Öz anamdan hiç farkı yoktur benim için dostlar.
Çünkü oda anam gibi çileli bir kadındı.
Ekmeğini de çok yemişim.
Allah razı olsun.
Giderken kavak meydanına kabuk soymaya benle ablam
Onun evinin önünden geçerdik.
Ham bir yemek varsa onu verirdi yoksa salça ekmek ya da üzerine toz şeker serpilmiş sanayağlı ekmek.
Anam bacım olsunlar.
Kızları da onun gibi bonkördüyler.
Yoktu ayrımız gayrımız.
Sever sayardık birbirimizi.
Biri daha küçüktü Resul dayı öldüğünde oğullarından.
Öteki ikisiyle çok mazimiz vardır Salıbaba’da!
Sezayi’yi Almanya yedi Yaşar’ı İstanbul sevdası!
Resul dayıdan sonra devranı tersine dönmüştü anamın.
Bir başına yıkık dökük bir evde yaşamaya çalıştı Salıbaba’da!.
Düne kadar da öyle!
Şimdi yoğun bakımda.
Allah’ım hayırlı bir kapı açsın kendisine.
Umarım elden ayaktan etmez.
Yükü ağır olur insanoğlunun.
Onun içinde hayırlı bir kapı açsın kendisine.
Geçen kurban bayramı evine gitmiştim.
Birlikte dertli bir türkü okumuş
Kabuk bağlayan yaralarımızı deşmeye çalışmıştık.
Bana viraneye dönen evini gezdirmişti.
Ev demeye şahit lazım olan evini!
Haraba demek daha doğru olur ama ben evden çok onun çektiği çilelere üzülmüş
Gel seni evereyim de rahat et demiştim.
Oğul, bu zamanın adamı sünepe gibi.
Küçük kuşlar gibi yuvamda kalayım yeter bana.
Resul dayı gibi adamı nerde bulayım ki evleneyim?
Ben ancak kara toprakla evlenirim demişti.
Devlet sana bakmıyor mu Seba abla?
Diye sorduğumda dünyanın bedduasını etmişti.
Muhtardan başlayıp yardıma muhtaç olan insanlara bakmakla yükümlü olan herkese…
Ogünden sonra birkaç kez daha gördüm.
Artık yol gidemediğini
Elinde baston olmadan da dolaşamadığını söylemişti.
Durumunu gören ben buna içerlenmiş
Arabama atıp Morniğ’e doğru yola koyulmuştum.
Biraz hava alsın
Dertleşelim de kendini bulsun diye.
Giderken, Feleğin anam altın teşti
Neden yoksulluk hep bizi seçti Halisim, demişti.
Felek vurdu ayırdı beni yavrularımdan
Sezayi’yi unutamıyorum oğul!
Kim kıydıysa çağama evi verana döne demişti.
Hiç aklımdan çıkmaz ogün ettiği beddualar.
Birde bana anana iyi bak oğul, oda ben gibi dertlidir.
Düşenin dostu olmaz,
Ceht etki düşmeyesin oğul!
Öldüğüm gün kefenim sana ait
Ama tabudumu kaldırmayasın,
Yaşar gelmeden deyişini…
Rabbim şafi ismiyle şifasını versin diyor hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Ölmemeli Seba abla gibi analar Yarabbim!
Öz anamdan farklı olmayan Seba abla nur içinde yatsın. Bu yalan dünyada çektikleri kendine mükafat olarak geri dönsün inşallah.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum