ŞİMDİKİ AKLIM OLSA
03 Ağustos 2024, Cumartesi 15:01ŞİMDİKİ AKLIM OLSA
Hani bir cümle vardı; yaşım daha genç olsa, fakat şimdiki aklımla…
Aklımız da vücudumuz gibi yaş aldıkça gelişiyor ama olumlu tarafı şu ki ihtiyarlamak yerine akıllanıyor. Akıl başa devşiriliyor. Yaş küçükken, öğrenme kapasitesi çok geniş ve hızlı, zamanla gücünü yitirip yavaşlıyor, bununla birlikte akıllanıp uslanıyor. Yani anlayacağımız ne kadar erken yaşta öğrensek hayatı, yeteneklerimizi ne kadar erken keşfetsek o kadar kâr bize. Bunun için anne baba desteği çok önemli, kendini yetiştirebilmiş, bilinçli ebeveynler her anlamda çocuklarını destekleyebilirler ve bilinçsel olarak da ön sıralara geçmemizi sağlayabilirler.
Okul yıllarımda çokça şahit oldum. Kız arkadaşlarımın bilinçli aileleri vardı, haftada bir okula gelirlerdi, öğretmenlerle tanışmış ve iyi iletişim kurmuşlardı. Biz hep söyleriz, okul tek başına başarı sağlayamaz, mutlaka veli basamağı kuvvetli olmalı diye. O yıllara devam edeceğim; bu aileler o kadar baskındı ki nerdeyse okul onlara göre karar alıyordu. Sportif faaliyetler, yarışmalar, sanatsal işler, folklor ekipleri, münazaralar, tiyatro perdeleri… Hele bir de çocuklarda yetenek varsa, ayda bir kendimizi ödül sıralarında alkışlanırken buluyorduk. Tabi veliler ön sıralarda ve gururlu idiler.
Kişinin çevresi çok önemli değil mi? Bahçedeyseniz çiçeklerden biri siz oluyorsunuz. O zamanlar tecrübe kısmını bu büyüklerimiz sırtlanmış bizleri taşıyorlardı. Adıyaman yöresini oynamışız, Elazığ Çaydaçırası ile başka bir yıl birincilik almışız. Değmeyin benim keyfime.
İşi bilen birinin sizi yönlendirmesi çok önemli evet. Siz o yıllarda öngörülü olamıyorsunuz, ufuk net değil göremiyorsunuz. İşte, yaşı bize göre büyük ve aynı zamanda tecrübesi bizden iyi yol göstericilerimizdi bunlar. Düşünün bundan belki de yirmi - yirmibeş yıl önceleri… Bizlerin bale kıyafetlerini annelerimiz dikiyordu ve iddia ediyorum bugün bile öyle kuğu harikası modeller yoktur. Resmi bayramlarda bando takımları ile şehri ilçeyi inletiyoruz, sahil boyunca tüm manzara ehli bizi zevkle izliyor ve bize eşlik ediyor.
Çok da bilinçli değiliz aslında o yıllarda, bir de o yaşların verdiği hercailik tabi… O yıllarda buz pateni ile yeni yeni tanışıyoruz, yüksek atlama için henüz imkanlar elverişli değil ancak dün gibi hatırlıyorum; Varlık dergisi müptelası Edebiyatçılarımız var, fevkalade eleştiriler ve felsefik tartışmalarla geçiyor günlerimiz. Kimimiz Edebiyat Hocasına aşık kimimiz Felsefe, hatta sorsanız Romeo ve Juliet’i nerdeyse yeniden yazacağız. Tiyatro salonunda provalar, tek kişinin canlandırdığı rolleri farklı farklı kişiler oynuyor sanan bir izleyiciyi bile yakalamışız, varın siz düşünün artık. Olumsuz bir duruma asla geçit yok, fırsat da yok haliyle.
O yıllar aklımız yine de beş karış havada, tecrübe eksik, hayatı tanımıyoruz, estetik değerler belki beş yıldız, öyle ki hücrelerimize sinmiş, lakin
var oluş sebebimizden biraz uzak kalmışız. Buraya kadar anlattıklarım okurken hoşunuza gitti eminim. Bence de öyle; ama şimdiki aklım olsa, yani o vakit daha iyi düşünebilseydim, çocukluk ve gençlik zamanlarımı maneviyatla daha erken yoğururdum. Şimdi eksiklik veyahut geç kalmışlık olarak görüyorum. Malum yaş aldıkça okuduklarınızı daha geç anlıyor, biraz daha geç hayata geçirebiliyorsunuz. Bir nevi yüz metreyi daha geç koşuyorsunuz.
“Ağaç yaşken eğilir atasözü” ne doğru. Olgunlaşınca zorlaşıyor her şey. Mesela; bu yıl tarım işlerine geri döndüm. Küçüklüğüm (0-7 yaş ) köyde geçtiğinden sanırım, toprak benim canımdır. Eskiden bir kerede en az on karık çapalayan ben, şimdi adedi dört beş olunca yorulur olmuşum. Vücut da zihin gibi geç kalmaya başlıyor, öğrendiklerin birikmiş, harekete geçmek için enerjim azalmış. Ah hayat!
Şimdi diyorum şu kafamdakilerle on beşime yeni girseydim, köklü medreseler yoklardım, mis kokulu Hocalar tanırdım…
Şimdiki tecrübeyle o yıllarda olsaydım… Bilirim belki de varsa ömrümüz, on yıl sonra bugünde olmak isteyeceğim, kazanmış olacağım bilgilerle yeniden doğrulmak için. Belki de yetiştirdiğim evlatlara öğrencilere daha iyiyi göstermek, rehberlik etmek için, sınıfta kaldıklarımızı geçmek, yanlışlarımızı tashih etmek için.
Çocukları gençleri adressiz kurşun gibi ortaya salmamalı, onlara başta, anlayacakları ölçüde zamanla var oluş sebebimizi öğretmeli, o yola yönlendirmeli. Aynı zamanda refah bir aile hayatı içinde yaşamaları için elinden geleni yapmalı. Ellerine bir uğraş vermeli sonra. Mutlaka hoşlarına gidecek bir şeyler vardır. Onu bulmasına yardımcı olmalı. Şartlarımız elverişli değil demeyin, biz resimle toprak damlarda tanıştık, elimizde ince bir çubuk, Van Gogh’un muhteşem vazo ve çiçeklerinden habersiz, doğal imkanlarla dama çize çize elimizi alıştırdık resme. Hatta inanın zor olanla başlayınca daha başarılı olunuyor. Brezilyalı futbolcular çocukluğunu kumda top oynayarak geçirmişlerdir, atletler de keza öyle. Başarılı sporcuların hayat hikayelerine bakın, hepsi zorlukların içinden gelmiştir hemen hemen.
Yirmi otuz yıl öncesine gitsem ama şimdiki aklımla…
Hepimizin şimdi olsa yapmam dedikleri vardır ya da şimdi olsa yaparım dedikleri. Bu anlamda destekleyici, yetiştirici anne – baba olabilmek, yol gösterici, öğrenmeyi öğretebilen öğretmen olmak, değerleri gizli yolla aşılayabilen komşu, akraba olabilmek çok değerli. Hani diyor ya herkes kapısının önünü temizlese dünya harika bir yer olacak. Tam da öyle.
Kişi kendi yaşadıklarına, tecrübelerine bakınca anlamaya başlıyor yaşamı. Tabi heybemizde bir yığın yol almışlıkla, yol aldıkça da bir hiç olduğumuzun farkına varmışlıkla…
Ne güzel olurdu değil mi? Şimdiki aklımızla yaşımız çocukluğumuzda olsa…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum