SİGORTAN VAR MI?
03 Temmuz 2023, Pazartesi 12:05
Sıra bekliyorum bankada. Biri ile tanıştım. Hayat arkadaşı birkaç ay önce hakkın rahmetine ulaşmış. Onun maaşını almaya gelmişti sevdiceği. Oldukça genç ve alımlı, güzel bir bayandı. En küçüğü sekiz yaşında iki çocuğu varmış. Eşinin hiçbir rahatsızlığı yokken, kalp krizi sebebi ile ömrünü tamamlamış.
Emekliliğini bekliyordu, tam emekli olacaktı, ilk maaşını alacaktı tatile gidecektik diye anlatıyor. İlk maaşını aldı, harcayamadı bile. O kadar mutluydu ki ama yemek nasip olmadı diye ekledi.
Ne acı değil mi? Hele ki ani kayıplar çok daha yıkıcı oluyor. Senelerce çalış, planlar yap, tam keyfini süreceğim hayatın de ve ansızın her şeyin bittiğini anla. Bunun örneğini çok görüyoruz aslında değil mi? Hayallerin kapıyı çaldığı tam o anda, ölümün de aniden kapıyı çalması…
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz, planlar programlar yapıyoruz geleceğe dair sürekli. Yıllar sonrasını düşünürken davetsiz misafirin kapımızı çalacağını hiç düşünmüyoruz. Aslında arada bir, yarın ölsem hazır mıyım her şeye diye sormalı insan kendine. Rahat bir nefesle evet diyebilmenin keyfi mi yoksa eyvah ki ne eyvah demenin büyük ezikliği ile mi yanıtlanır kendimize sorduğumuz bu soru? Hesaba katmadıklarımız eni sonu biz insanoğlunu ensesinden yakalayıverir.
O kadar dünyevileşiriz ki, düşünün görevi mezar kazmak olan kişi bile öleceğine inanmaz ya da öyle yaşar. Bir de mezar kazmanın dışında kuyu kazanlar var, para için menfaat için kuyu kazanlar… Onlar zeki insanlar olduklarını sanırlar. Hâlbuki bilmezler ki kazdıkları hep kendi kuyularıdır. Keşke o kazdıkları kuyulardan hiç çıkmasalar da şu güzelim dünyayı çirkinleştirdikleri artık son bulsa. Ama imtihan o ya, onlar da görevlerini ihya edecekler elbette.
İnsanlar hep sigortalı bir işe girmek isterler ki zamanı gelince maaşları olsun, rahat etsinler. Çünkü bizlere göre sigorta paraydı hep değil mi? Öldükten sonra ne olacak? O sigorta orda hiçbir işe yaramayacak. Bugün yaptığımız tüm aldatmacalar yarın tek tek karşımıza çıkacak. Bir ipin hesabını günlerce veremeyen, oraya insanların tonlarca hakkıyla gider mi?
Babamla çok gurur duyarım. Düştüğüm dal övünç sebebim, düştüğüm toprak ana yüreğim, ikisi de mert olunca ne güzel bir ağaç, ne güzel bir meyve oluyorsun. İyisi de gölgeleniyor altında, kötüsü de. Faydamız oluyorsa diyor iyiye de kötüye de, bu onların kısmeti değil, verme eylemini lütfedendendir. Ne güzel!
Kimsenin rızkını kimse yiyemez. Allah’tan büyük kimse yoktur. Boş verin sigortayı, parayı, dünyayı… O öyle bir güçtür ki; adaleti ile isterse yerinden oynatır kâinatı. En büyük sigorta inançtır, sevgidir, adalettir, mertliktir, dürüstlüktür…
Hepimiz rahatsızız. Ya kalpten ya akıldan. Her ikisinden rahatsız olanlar da var. Allah onlarla karşılaştırmaya! Onları imtihan sebebi etmeye! Hani derler ya çirkin ama huyu güzel, güzel ama huysuz. Bir de hem kendi hem aklı hem kalbi çirkin insanlar var. Yaşayıp gidiyoruz hep beraber şu yeryüzü üstünde. Birimize denk gelmese diğerine denk geliyorlar işte. Ya akıl ya kalp rahatsızlığı ile yaş almaya devam ederken günbegün, hiç beklenmedik rızık kapıları açılır bizlere. Kimseye muhtaç olmaz, aslanlar gibi yaşarız, yaşatırız. Hem aklı hem kalbi kötü olanların rızkı Huda tarafından kısıtlanır. Hep muhtaçtırlar ve o çirkinliklerle hayat sürerler, ahlaktan yoksun, nimetten yoksun…
Çünkü Allah büyüktür. Biz O’na güveniriz ve Allah bu güvenimizi hiç boşa çıkarmadı, çıkarmaz.
“Allah’a güvenene Allah kâfidir.” (Talak/3)
Gencim, çok çalışır, ev, araba, mülk sahibi olurum ya da bunlara sahip birini bulurum, yaşım gelince de tövbe eder namazımı kılar keyfime bakarım diye düşünme.
Necip Fazıl’ın dediği gibi; Dün geçti, bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?
Mal mülk rızıktır. Senin rızkın senden başkasına asla nasip olmaz. Efendimiz şöyle buyuruyor;
Allah, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır.
İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın rızkı da bellidir. Rızık hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez. Nedir bu telaşlarımız? Bu aldatmacalar bu menfaat ilişkileri, bu kendini çok zeki zannedip kandırıp kandırılmalar? Aslında kuyu kazayım derken hep bir kendi kuyunu kazmalar… Kürek ellerinde, katran karası kötülük kalplerinde. Ter damlamaz, kalplerindeki kötülük damla damla olur akar, gören gözler er ya da geç görür. Açtıkları kuyulara düşerler velhasıl. Bu sebeple sigorta dediğin ne emekli aylığın ne her ay aldığın maaşındır. Ne oturduğun lüks evin eşyaların ne de bindiğin lüks arabandır. Kişinin sigortası, güzel kalbinin yansıdığı yüzü, delikanlı yüreğinin yansıdığı bahtıdır.
Biri evleneceği zaman, sigortası var mı diye sorarlarmış. Çok doğru, sorulmalı. Güzel kalp, edep, iyi niyet, iyi bir aile, pak bir zihniyet, içinde hin tilkilerin gezmediği bir kafa var mı diye hep sorulmalı. İşte sigorta bunlar…
Allah yolumuzu sigortası güzel kalbi olan, eşsiz ahlakını başına taç etmiş, güzel gözlü insanlarla karşılaştırsın. Keza gözler kalbin aynasıydı değil mi? O halde en güzel sigorta en güzel gözlerdir. Kahve, yeşil ya da mavi, ela değil. İster toprak olsun, ister yaprak ya da istersen derya… Gözleri güzel yapan, gözün kalpten gelen şeklidir.
Haydi, şimdi sorayım. Sigortanız var mı?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum