Elazığ
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63653.923$

RIZIK

27 Şubat 2023, Pazartesi 15:00

    “ Dervişin biri ormanda gezerken topal, hasta bir tilki gördü, hayrete düştü. 'Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?' diyerek, Allah'ın lütfuna hayran oldu.

Derken bir aslan çıkageldi, ağzında bir çakal leşi taşıyordu. Bu güçlü hayvan avının bir kısmını yedi, karnı doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve afiyetle yiyip karnını doyurdu.

Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören derviş, kendi kendine: “Bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah, benimkini neden göndermesin?”diyerek, çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü.

Düşündüğü gibi de yaptı. Mağaranın birine çekilerek ebedi itikâfa niyet etti. 'Rızkım Allah'ın görünmeyen hazinesinden gelir, gayret etmem gerekmiyor’ diyerek beklemeye başladı.

Bekledi, bekledi... Ne gelen ne giden... Günler geçip gitti. Derviş zayıfladı, eridi, bir deri bir kemik kaldı. Güçsüz ve bitkin bir haldeyken, bulunduğu mağaradan bir ses geldi:

“Ey tembel adam! diyordu ses, “kendini topal bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun? Kalk! Yırtıcı aslan ol. Başkasının artığına göz dikmeyi bırak. Sana yakışan başkasının artıklarını yemek değil, başkalarına artık bırakmaktır.”

Hepimiz yalancı dünya sahnesi üzerinde rollerimizi icra ediyor, ana hatlar dışında hikâyeyi kendi seçimlerimiz ile yazıyor ve oynuyoruz. Kimimiz iyi insan olma amacında kimimiz ise gidişata bırakmış kendini.

       Sahip olduğumuz en değerli şeylerimiz aklımız ve pek tabii kalbimiz. İkisi üzerinde ne kadar başarılı olursak, ne kadar harmanlayabilirsek günlük yaşam içerisinde, o kadar iyi insan meylinde muvaffak olabiliyoruz.

     İnandığımız değerler tam da akıl ve kalp üzere nail olmuş. Hayatlarımız bunların farklı oranlarına sahip olarak ilerliyor. Bir rüya içerisinde… İdeal yaşam tam da bu değerler üzerine kurulu, gerçekleştirebildiğimiz kadar başarılıyız:

  Sabahın erken saatleri ile güne başlamak, balkona çıkıp mevcut olduğu kadarıyla tabiat ayetlerine nazar etmek, tefekkür ve tezekkür ile kahvaltıya hazırlanmak…

  Her birimizin bir uğraşı var öyle değil mi? Bir görevi bir koşturması var. Bu meşguliyet içerisinde her adımı tam bağlılıkla atıp, bizi her an gözetleyen bir deneticinin olduğu gerçeğinden ziyade iç huzurun verdiği memnuniyetle güne başlıyoruz. İşte günün başlangıcı bu kadar önemli;  sabahın zenginliğinden bereketinden nasiplendik bile.

  İş zamanı şimdi; memur dairesinde, çiftçi tarlasında, bağında bahçesinde, yolcu ise yolunda…Emekli bile iş başında yine! Evinin etrafındaki çiçekleri sulamakta belki, fidanları dikmekte ya da hiç olmazsa birkaç çocuğa nasihat etmektedir hayata dair. Öğrenci mektebinde, hanım evinde işleri ile meşguliyetini devam ettirmekte, her yerde işler devam etmekte kısacası… Günün sonu yine kürkçü dükkânı. Çalışan baba elindeki fileyle çocuklara taşıdığı nimetin sevabını çoktan hanesine yazdırmış, anne, olduğu kadarı ile en güzelini sanat haline dökmüş, o ayrı maharet, ayrı kazanç zaten. Çocukların gençlerin ayrı ayrı meşguliyetleri… ve günün sonunda kandili ile aydınlanmış dünyanın gölgeliğe,dinlenme zamanına bürünmesi… Her şey tam bir düzen içinde yaratılmış. Sadece bu aydınlık ve kapanış arasında ahlaklı ve dürüst bir yaşam sürdürmek bizlere kalan.

Hakikaten; akılsız, düşüncesiz, mantıksız, rastgele davranan veya konuşanın iş yapan olduğu söylenmez. Çünkü aklı başında insan, akıllı, düşünceli, basiretli, idrakli, düzgün, çalışkan, tefekkür eden insan olması sebebiyle, plansız programsız, rast gele hareket edemez, etmemeli. Böylece, tüm bu izahlara plan ve programa uyan, uygulayan birinin hiç boş zamanı olabilir mi?  

 Her an, her dem değerli ve kıymetlidir. Çocuklarla meşgul olurken, evde işte, örnek alınacak şekilde yaşamak, davranmak lazım gelir. Bu yaşam süresince çaba sarf etmeden, bekleyerek hiçbir şey elde edilemez elbette. Her birimizin yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Yeter ki niyetlenin.

 “Hiç görmezler mi ki biz, dinlenip sükûnete ersinler diye geceyi karanlık ve çalışıp kazansınlar diye gündüzü aydınlık kıldık? Şüphesiz bunda, iman eden bir toplum için nice deliller ve ibretler vardır.”(Neml,86)

     “Geceleyin uyumanız, gündüz de lütfundan rızık aramanız O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda kulak veren millet için dersler vardır.”(Rum, 23) 

Rızık kişinin gayretine bağlıdır:

“Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül ederseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır.” Tevekkül hiçbir zaman çalışmayı, sebeplere teşebbüs etmeyi men etmez. Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de: “Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39) buyurmuştur.

Kul, Allah'ın kâinatta geçerli tabii kanunlarını gözeterek, çalışır, çabalar, sebeplere sarılır ve rızkı kazanmak için tercihte bulunur. Allah da onun bu tercih ve çabasına göre rızkını yaratır. Rızkı kazanmak için gerekli girişimde bulunmak kuldan, rızkı yaratmak ise Allah'tandır.

     Bu sebeple çaba sarf etmeden, bekleyerek veyahut şikâyet ederek rızık beklenmez.  Rızık ancak adım atmakla, güne bereketiyle başlayarak alınır. Yüce Allah’ın kutsal kitabımızda ve Peygamber Efendimizin yaşam şekliyle anlattıkları, kişinin nasıl yaşaması gerektiği ve rızkı nasıl elde edeceği ile ilgili açık anlatımlara sahiptir. Bu telkinler ve yol göstericilere aykırı bir yaşam şekli hem kişiyi hem de çevresindekileri dolaylı olarak rızıktan uzaklaştırır ve kişi tıpkı derviş gibi hem madde olarak hem de manevi açıdanzayıflar, erir. Güçsüz ve bitkin bir yaşamın içinde gidip gelir. O halde;

“Gücüyle aslan gibi olan, başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva.  Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye, hem muhtaçlara yedir.”

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.