OLASI VARSA OLURDU, NASİPLE KAVGA EDİLMEZ
05 Ekim 2023, Perşembe 12:43Hayatımızı yaşarken karşılaştığımız insanlar, yaşadığımız olaylar bazen karamsar olmamıza sebebiyet verir. Öyle ki iyi insanların varlığından ümit kesmeye kadar gider bu karamsarlık. Oysa nasibimizde olan her ne varsa er ya da geç bizi bulacaktır, sebatla beklemeye bilmeli.
Sonra birilerini tanırız, bir hanımefendi ya da beyefendi gelir güzel yüreği ile hayatımıza, ne kadar da güzel kalpli deriz ve güneş yeniden doğmaya başlar ümide dair. Hasedin, kinin, menfaatin getirdiği tüm çirkinliklerden uzak öylece bakar konuşur, maneviyatı ile bizi etkiler ve artık güzel insanların da varlığına dair her şey yeşillenir, ümitlenir.
Hayat meşakkatli bir yol, bu yolu aldıkça anlıyorsun bazı şeyleri, acele etmemeyi, sabretmeyi, beklemeyi… Ve hatta olmayacaksa da dünyanı karartmamayı. En nihayetinde başımıza gelen her durumun, içinde bulunduğumuz sınavın yeni bir sorusu olduğunu düşünerek bakarsak, soruları yanıtlamak da o kadar kolay olacak elbet.
Kabul etmemiz gereken şu; Allah neyi nasip etmişse başımıza gelecek olan odur, ne bir milim ileri ne bir milim geri… Nasibinde varsa iki dağın altında bile olsa gelir seni bulur, yoksa eğer vardır yüce yaratanın bir bildiği elbette. Her gelenin ondan geldiğini bilen kişinin üzüntüsü karınca misali hafifler, yoksa karınca kadar olan dertlerimiz dağlar kadar büyür de büyür.
En istediğimiz şeye de istemediğimize de nasip demeli. Demeli ama gayret de etmeli. Ne zorlayınca olur ne de vazgeçince, evet zorlayınca olmaz, nasipse olur ama zorlamadan da nasip olmaz. Kader gayrete âşıktır. İstediğimiz olsun diye duaya sarılmalı. Herhalde ondan kuvvetli tesirli bir isteme yolu daha yok. Elinden geleni yapıp gerisini Allah’a bırakmak müthiş huzurlu bir adanmışlık. Gelecek olan er ya da geç geliyor, onu bekleme esnasında yanlışa sapmamak, huzur ve sükûnet içinde beklemeye koyulmak en güzeli. Başa gelene razı olmak, gelecek olana başla göz üstüne demek inandığına saygı duymaktır. Nasibine inanmak, nasibinin geleceğine inanmaktır. İnandığına itaat ve boyun eğmektir. Bizi ve tabiatı eşsiz güzellikte yaratan nasibimizi vermez mi hiç? Yeter ki sen ona sadık kal hep. Doğru yoldan ayrılma. Nasibimize gelecek olanın hayır ve helal ile gelmesi büyük mutluluk, keza hayır getirmeyecek işin dualarımızda yer alması büyük haksızlık kendi kul hakkımıza. Bakın şu kıssa ne güzel ifade ediyor bize gelecek olanı hayırla beklemeyi:
Hz. Ali Efendimiz atıyla bir yerden gelmektedir. Ezan okunmaya başlar. O da en yakınındaki camiye atını sürer. Kapıya gelince atından iner, bağlamak için bir dal arar. Yoktur. Bir de bakar ki caminin kapısında bir adam beklemekte. Ona der ki;
---Camiye girecek misin?
---Hayır, der.
O da;
---Eğer namaz kılmayacaksan şu atıma sahip ol da ben namazımı kılayım.
Adam;
---Peki, der.
Ali Efendimiz atını adama teslim eder. Koşarak camiye girer.
Namazı kılar. Çıkarken kendi kendine der ki;
---Adamın hakkı var. Ben de kalmasın. Çıkınca biraz para vereyim!
Elini cebine atar, iki dinar çıkar.
---Bunu vereyim yeter, der.
Camiden çıkar atın olduğu yere gelir. Bir de bakar ki, at yerinde duruyor ama atın eyeri yok.Sağa bakar, sola bakar adamda yok, eyer de yok. Çalındığını anlar. Kimseye bir şey demeden eyersiz atla eve gelir. Kapıda sevgili evlatları Hz. Hasan ile Hüseyin karşılar. Hoşbeşten sonra eyerin nerde olduğunu sorarlar da meseleyi anlatır. Sonra cebindeki iki dinarı çıkarır çocuklarından birine verir.Onlara der ki;
---Çarşıya gidin, ata bir eyer alın.
Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin;
---Tamam, derler.
Doğru pazara giderler. Eyer ararlarken bir de bakarlar ki, adamın biri pazarın bir köşesinde eyer satıyor. Müşteri olurlar. Eyeri kaça sattıklarını sorarlar.
Adam da;
---İki dinara satıyorum, der.
Onlarda fazla pazarlık yapmadan iki dinarı verirler, eyeri alıp gelirler. Hz. Ali Efendimiz, çocukları beklemektedir. Geldiklerinde aldıkları eyer bakarlar ki atının eyeri.
Sonra der ki;
---Behey adam sen zaten bu iki dinarı alacaktın. Bu senin nasibine yazılmıştı. Çalmadan alsaydın olmaz mıydı? Üstelik bir de helal paranı haram yaptın?
Çocukları bir şey anlamazlar ama babalarını dinler ve susarlar!
Allah bir şeyi birine yazdı ise mutlaka onu verir. Fazla uğraşmaya hiç gerek yoktur.
Onun için “Nasipse gelir Hint’ten Yemen’den, nasip değilse ne gelir elden!”
Tıpkı Padişah Sultan Mahmut’un vermek isteyip de içi altın dolu kazın adama yar olmadığı gibi.
“Vermeyince Mabut, neylesin Sultan Mahmut!”
Önce insanın kısmetine bir şey Hak tarafından yazılması gerekir. Sonra da nasibi gelecek adamın sabretmesi şarttır.
Yine atalar ne güzel demiş;
Sabır acı meyvesi tatlıdır!
Sabreden derviş muradına ermiş!
Allah kimseyi Sabırdan ve Şükürden ayırmasın!
Gelecek olan başımıza hayırla gelsin!
Nasibimizde varsa başımızın tacı olsun, yoksa kardeşimiz, abimiz olsun!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum