sohbet odalarıdini sohbetleromegle tvtürk sohbetdini sohbetcinsel sohbetçanakkale psikologtıkanıklık açmagaleri yetki belgesi nasıl alınıryalama taşıbets10 girişdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusudeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu
Elazığ
26 Aralık, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

MİS KOKULU BİR YAZI

29 Ağustos 2023, Salı 11:17

 

 

Her birimizin vardır bir tutkusu. Kimi kitabı sever kimi eşyayı, kimimiz kokuyu kimimiz rüzgârı, değil mi efendim? Yıllardır süregelen alışkanlıklarımız vardır, film izlemek, doğada gezmek, bir bankta oturup insanları, olanları izlemek gibi…

Benim de dinlediğim radyo programları sohbetleri vardır mesela. Dinledikçe gözümün önünde senaryolaştırdığım, karakterlerini canlandırdığım sohbetler… Her gün değişik bir muhteva hakkında karşılıklı konuşmalardan oluşuyor çerçeve. O kadar seviyeli ve güzel sohbetler oluyor ki bir sonrakini merak ve heyecanla bekliyor insan.

Son sohbet konusu; koku idi. Öyle bir mucize ki o, sizi zamanın çok öncesine götürüp, çok başka deryalarda gezdirir. Öyle güzel anları anımsatır ki, burnunuzun direği sızlar. Peki, hangi kokuları özlüyoruz biz? Sohbetin konusu ne güzel değil mi? İnsanın aklına neler gelmiyor ki!  Sohbete katılanlar mesaj atanlar pek çoktu. Geçmişi özleyip, geçmişe hasret kalmakta yalnız olmadığımı defalarca hissettim. Bu çok kıymetliydi. Demek ki eskiler, şimdinin tüm konforuna rağmen çok daha değerliydi, samimiydi.

Sohbet, birinin “çıra kokusu” demesiyle başladı, hem soba tutuştururduk hem ışığında ders çalışırdık, ne güzel. Annemin yaptığı ekmeğin kokusu dedi bir başkası… Yavrumun kokusu dedi bir anne…

Sohbeti dinlerken ben de içimden geçirdim hemen, tıpkı sizin şimdi okurken yaptığınız gibi. Sabah biz uyurken annemin, kapının önüne su serpip süpürmesi ve aldığımız o şahane toprak kokusu, bahçeden toplayıp yaptığı gül, incir, çilek reçellerinin ocaktaki kokusu mesela… Dışardaki ocakta pişirdiği her türlü yemeğin kokusu, odun ve ateş kokusu… Annemin sobanın üzerinde pişirdiği patatesin kokusu hele, ineği sağıp kaynattığı sütün kokusu, her Pazar annemin elindeki o yeşil sabunun kokusu…

             Sonra düşündüm ki kokular en çok anneyi hatırlatıyor galiba; annenin tülbendinin kokusu, yeleğinin kokusu, anne ellerinin kokusu. Anne kokusu… Çünkü annelerin eli en çok neye değse, en çok da orası güzel kokuyor sanırım.

            Sonra biraz büyüdük okula başladık, kitabın, silginin kokusu… Öğretmenlerimizin leylak ya da çam kokusu öyle etkiledi ki bizi, sonra nerde bu kokuları duysak hemen onları anımsadık. Hele o kitap kokuları; edebiyatın ayrı, tarihin ayrı, hele coğrafya, buram buram dağ, ova kokmaz mıydı?

Camiyle, kitabımızla erken tanışanlar bilir, bir hoş esans kokusu, bunu anlatsan satırlarca, inanın eksik kalır. Fakat yel esse, kokusu bir gelse şimdi burnumuza, tüm o satırlara meydan okurcasına anında gözümüzün önünde o anlar ve yüzümüzde tatlı bir gülümseme…

Sonbaharın kokusu, ilkbaharın hele, köylerde ayrı ayrı hepsi, şehirlerde ayrı. Nanenin, reyhanın, fesleğenin kokusu, ya bahçemizden ya da pencere önündeki saksılardan… Neleri hatırlatıyor size de? Kavrulmuş nohutun kokusu çocukluğunuzu mu, sıcak bir simidin kokusu açlığınızı mı? Mutfaktan gelen güzel kokular, okuldan ya da işten eve dönüşünüzü mü?

Özlemi, hasreti, sılayı anlatanlar da var. Bir mektup kâğıdına sinmiş veyahut yârin mendiline sinmiş kokular hele… Yazı kışa, kışı yaza çeviren kokular…

Koku suskunluğun gücü aslında;  Cleopatra’dan Sezar’a, Hürrem Sultan’dan Fatih Sultan Mehmet Han’a kadar tarihin birçok önemli ismi, vermek istediği mesajları gül, karanfil, misk, kekik, biberiye, kakule gibi birçok farklı kokuyla iletmiş.

Bu sebeple yapay kokuları pek sevmem ben. Var olanın samimiyetini örten sahte kokular onlar. Her insanın kendine özgü kokusu vardır. Kişilerde aynı kokuları hissetmek öze sahtecilik yapmak gibi bence. Bileğimize, boynumuza hafif dokunuşlarla sürdüğümüz çiçek meyve özleri hariç tabi.

Bir gün yolda giderken birden bir koku duyarsanız ve sizi hiç aklınıza gelmeyen bir anıya doğru yolculuğa çıkartırsa bilin ki bu durum kokunun uzun dönem hafızaya kaydetme özelliğinden kaynaklı. Hatıralarınızı yeniden yaşarsınız hem de birden bire hiç beklemediğiniz anda, o anki ruh halinizle canlanıverir gözünüzün önünde… Eğer iyi bir anı ise yüzünüzde tebessüm, kötü ise içinizde bir burukluk olur.

Hazır, sonbahara giriş yapacağımız bu günlerde, ağaçlar yapraklarına veda ederken, yere düşen yeşiller, sarılar, turuncular size bir koku senfonisi sunacaktır, keyfini çıkarın derim. Zira hazan, rengiyle  gözlere şölen sunan bir ressam olmanın yanı sıra, kokusu ile de muhteşem bir aşçıdır.

Kokuların şahı, yüzünüzde tebessüm oluşturacak gül kokuları ile karşılaşmanız temennisi ile… Kokuların en şahanesi, içinize çeke çeke kokladığınız güllerin bahçesi olsun arka bahçeniz. Sevgiyle kalın.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum