ELAZIĞ GÖL ARASI AKAR GİDER OVASI…
15 Ağustos 2024, Perşembe 15:21Elazığ sahip olduğu coğrafi konum ile ada görünümünde olan bir şehir. Bunu, Elazığ’dan havalanan bir uçağa binmiş olan çoğu insan bilir. Çünkü bizzat tecrübe etmiştir, gökyüzünden bu güzel şehri süzerek. Fırat ve Dicle Nehirleri, Murat Suyu, Peri Çayı, Keban-Karakaya Barajları bu şehrin denizleri olmuştur adeta. Hazar Gölü ise pek de farkında olmadığımız önemli değeri ile Hazar Baba Dağı’nın altında bir gelin gibi süzülür. Hafif bir sitemle bahsedeceğim bu gölden.
Şehir merkezine yirmi iki kilometre uzaklıkta olan bu göl tektonik bir göl. Batıdan gelip Diyarbakır yolu üzerinde devam eden herkes, doğunun kurak coğrafyasında Hazar Gölü boyunca seyahat edince pek şaşırır. Hatta lise yıllarında Coğrafya derslerinde bu gölün yerini haritada gösterebilen pek azdır. Parmaklar hep Hazar Denizi’ne kayar.
Son yıllarda Hazar Gölü’nün değer artmış, göl çevre şehirlerden çok nüfus almıştır. Her iki yakasında yaz aylarında bir hareketlilik yaşanmakta. Fakat bu canlılık, hareketlilik büyük bir sorun getirmiş ne yazık ki beraberinde; kirlilik.
Elazığ- Diyarbakır karayolu üzerinde göl tarafına doğru yer yer kamelyalar konulmuş. Hoş da görünmüyor değil. Arabadan inip o tarafa bir yaklaşayım deseniz, aman Allah’ım geri dönersiniz. Her yer çöp içinde. Çöpe aldırış etmeyip şöyle karşıya bakayım derseniz; harikulade bir manzara. Kendinizi alamazsınız, hele bir de günün etkileyici bir zamanında uğramışsanız değmeyin keyfinize. Lakin başınızı öne sağa sola çevirmemek kaydı ile. O an ‘şu doğa yabancıların elinde olsa, adamlar burayı ne yaparlardı yahu?’ demeden kendini alamıyor insan. İçiniz acıyor.
Ne çok böyle talihsiz doğa harikası var ülkemizde. İnsanımız ne yazık ki çok duyarsız. Her yer çöp, her yer pislik içinde. Aslında bu salt doğuya ait bir durum değil. Ege’nin eşsiz yeşillikleri arasında tepeden seyir yapmak isteseniz, yarım saat temizlik yapmalısınız öncesinde.
Karşı taraftan yani Hazar Baba Dağı’nın olduğu taraftaki yoldan gitmek isterseniz hiç tavsiye etmem. Her ne kadar yolu eskiye oranla çok daha iyi olsa da bu taraf daha berbat. Niye mi? Suya girilecek yerler daha fazla olduğu için kirlilik çok daha fazla. Çöp kutuları da bir o kadar az ve bilmem ne kadar zaman aralıkları ile toplanan ya da toplanmayan çöpler yığınla karşılıyor bizleri ne yazık ki. En büyük kabahatli biz insanlarız elbette. Kendi sonumuzu getireceğimiz aşikâr.
Peki, bu sorunla ilgilenecek bir merci yok mudur diye düşünmeden edemiyor insan:
“Elazığ Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Tabiat Varlıkları Koruma Şubesi, Şanlıurfa Tabiat Varlıkları Bölge Komisyonuna bağlı olarak görev yapmakta. Bölge komisyonuna bağlı diğer iller ise Diyarbakır, Mardin, Batman, Adıyaman ve Şanlıurfa illeridir.
Elazığ İli Hazar Gölü ve Çevresine ilişkin Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 11.07.1991 tarih ve 856 sayılı Kararı ile ;
Yılanlı Adanın I. Derecede Doğal sit alanı, Kilise adasının ve Gölün doğu yakasındaki Yarım Adanın I. Derecede Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı (11 Hektar)
Gölün çevresini dolaşan mevcut karayolu ile Göl arasında kalan kısmın II. Derecede Doğal Sit Alanı (1.060 Hektar)
Karayolunun üst kısmında kalan alanların III. Derece Doğal Sit Alanı (20.000 Hektar) olarak kabul edilmesi Elazığ İlinin Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanı açısından önemini artırmıştır.”
Merak ediyorum; bunca güzellik karşısında nasıl olur da bu kadar kayıtsız kalınır? Belediye, valilik, kaymakamlık ve en önemlisi bizler… Vatanını sevmek söz konusu olduğunda sayısız sembolleri kullanan, marşımızı en içten okuyan, yarın savaş çıksa hemen silahlanacak olan bizler…
Hani ne diyordu? Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. Vatanını en çok seven; ağacını, suyunu, doğasını en iyi koruyandır. Mavisini yeşilini en çok muhafaza edendir. Çocuğunu tabiata karşı en duyarlı yetiştiren, bilinçlendirendir.
Şimdi bir de Elazığ tabiat varlıklarına bakın:
“Harput
Anıtsal Tabiat Varlığı: Kurşunlu Camii Çınarı, Fatih Ahmet Baba Çınarı, Su Gözü Çınarı
I.Derece Doğal Sit Alanı: Buzluk Mağarası Harput’ un kuzeyinde bulunan mağara Güllübağ mevkiinden yaklaşık 13 km’lik bir mesafededir. Kalker kayalıklardan oluşmuştur. Oldukça sarp bir yapıya sahiptir. Mağarada yazın sürekli kar ve buz bulunmaktadır.
Ağın İlçesi
Anıtsal Tabiat Varlığı: Merkezde bulunan Çınar Ağacı, Beyelması Köyündeki 2 Adet Çınar Ağacı ve Pul Köyündeki Çınar Ağacı
Keban İlçesi:
Anıtsal Tabiat Varlığı: Koç Mağarası
I.Derece Doğal Sit Alanı: Keban Sarkıt ve Dikit Mağarası, milyonlarca yıl önce oluşmuştur.
Palu İlçesi
Anıtsal Tabiat Varlığı: Palu Mahallesi Amaratbahçe Mevkiindeki 4 adet Çınar Ağaçları ve Necip Bey Bahçe’deki Çınar Ağacı”…
Görülen o ki; ne şehrimizi tanıyoruz ne de şu güzellikleri koruyabiliyoruz. Bu gidişle mevsiminde balık yiyemeyeceğiz, altında oturup soluk alacak bir ağaç gölgesi bulamayacağız, avuçla kana kana içecek su bulamayacağız. Şehrin göbeğinde kurulu fabrikadan sebep nefes alamayacağız, çocuklara dalında çiçek gösteremeyeceğiz. Harput’tan bakınca beton, beton balkonlardan bakınca gri göreceğiz çoğu zaman.
Günümüzün büyük sorunlarından biri olan çevre kirliliği ve yeşilin tükenmemesi konusunda yetkili mercilerin ellerinden gelenin fazlasını yapması gerekli ve acil. Bu konuda yapılması gerekenlerin alt başlıkları oldukça fazla elbet. Fakat bu oldukça önemli bir mecra ki adına bakanlık açılmış (1983). En azından bir yerden gözle görülür bir şeylerle başlamak gerekir. Tüm gerekli yerlere çöp ve dönüşüm kutuları konulmalı, sit alanlarına gerekli önem verilmeli ve tabi bu konuda halkı bilinçlendirmek için çaba sarf edilmeli. Hatta sonuç elde etme adına caydırıcı önlemler alınmalı.
Bu memleket bizim. 4000 yıllık kent… MÖ Urartular, Malazgirt’ten sonra Artukoğluları, Anadolu Selçukluları ve Yavuz Selim tarafından fethedilerek Osmanlı’ya dâhil edilen bir memleket…
19. yüzyılın sonlarına kadar kültür, bayındırlık gibi konularda yurdun en gözde şehirlerinden biri olarak varlığını sürdüren bu şehre nankörlük etmenin hiç kimseye yakışmayacağı konusunda hemfikir olduğumuz açık ve net.
Hem coğrafi hem de tarihi alanda bir mücevher gibi karşımızda parlayan şehrimiz, hak ettiği değeri bizlerden ve yetkililerden görmeli. Geleceğe dair filizlenen yeni nesle, hak ettikleri mirası ancak bu yolla bırakabiliriz.
Z. Semra BAKIR
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum