Elazığ
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

‘Baş Döndürücü Kaya’ Elazığ’ını ‘Sessiz Bir Hüzünle’ Seyrediyor

21 Eylül 2024, Cumartesi 13:45

III. Murat dönemi tapu kayıtlarında ”Baş Döndürücü Kaya” diye anılan Harput, 1834’te ”terk edilmeye” başlamış.  Baş Döndürücü Kaya’nın ”vilayet merkezi” nin de Mezire’ye (Elâzığ’ın halk arasındaki adı) taşınmasıyla, Harput’un  yamaçlarına kurulan  bu yeni yerleşim yerine akın akın göç etmeye başlamış insanlar.  Harput ise hala Elazığ’ını ”sessiz bir hüzünle” seyretmeye devam ediyor.

Elazığ bu günlerde ”imar rantına tutsak” politikalarla yakın tarihine ait özgün binalarını bile yok eden, acımasız bir betonlaşma altında… Merkez üssü Sivrice ilçesi olan, 41 kişinin yaşamını yitirdiği 6,8 büyüklüğündeki depremin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un koordinesinde, yıkılan veya ağır hasar gören evlerin yerine yapılması planlanan yaklaşık 20 bin konuttan inşasına başlanan 17 bin 800 konut hızla yükseliyor. Elazığ’da depremin ardından 77 bin bina incelenmiş ve toplam 4 bin 764 binanın ise yıkımı gerçekleştirilmişti.

25 Ocak 2021 tarihinde Yazıkonak’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla anma ve deprem konutları anahtar teslim töreni düzenlendi. Burada AFAD, TOKİ ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü işbirliğiyle yapımı tamamlanan 2 bin 517 konut hak sahiplerine teslim edildi. Ancak TOKİ tarafından kentin farklı noktalarında yapılan konutların şekli, boyutu ve mimari özellikleri halen daha tartışılmaya devam ediliyor. Yapılan konutların metrekaresinin küçük olmasından yakınılırken, binalardaki kat farklılıkları da ayrı bir tartışma konusu oluyor.

Oysaki Elazığ’a gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzenlenen törende vatandaşlara seslenerek, “Şimdi şurayı gördüğüm zaman Allah’ıma hamdediyorum. Gakgoşlar’a yakışan binalar yapıldı. Gelirken balkonlarda selamlayanlara sordum, kaç oda dedim; 3+1 dediler. Dua ediyorlar. Hamdolsun. Bütün mesele okullarıyla, camileriyle oturdukları daireleriyle onlara mutlu imkân hazırlamak bizim görevimiz.” açıklamasında bulunmuştu.

Peki, ne istiyor Elazığlı?

Vatandaşlar, çoğunluğu 90 m2’den düşük, az odalı ve birbirine yakın mesafedeki konutlarda yaşamak istemediklerini, yerinde dönüşümün yapılmadığını ileri sürüyorlar. Kültürel mimarilerinde, mutfak gibi alanların geniş olduğu, kırsal kesimden gelen misafirlerin ağırlanabileceği odaların da bulunduğu evlerin olduğunu; yeni yapılan konutların bu beklentilere yanıt vermediğini aktarıyorlar. . Bir katta 9 dairenin bulunduğu, koridorlarından iki insanın yan yana geçemediği yapıları siz nasıl Gakkoşlara layık görebilirsiniz? Diyorlar.

Gerçekten de öyle mi?

Gakgoşlara layık evler nasıl olmalıydı peki?

Gakkoşun Evi “yaşam koşullarına, doğa koşullarına ve de en önemlisi, çevre koşullarına uygun olmalıdır. Gakkoşun Evi hem konu komşuya ve hem de topluma saygılı olmalıdır. İklime uygun olarak yapılmalıdır. Evin içinde yazlık ve kışlık odalar mutlaka olmalıdır. Yazlık oda serin ve esintilere açık; kış odası ise kapalı ve iyi korunmuş olarak düzenlenmelidir. Gakkoşun Evinde her oda bir “mahrem”dir, mutfak ise geniş olmalıdır. Bu binalar koca koca beton yığıntıları şeklinde olmamalıdır.

TOKİ’nin yaptığı bu binalar vatandaşların dediği şekildeyse eğer gerçekten çok yazık olmuş derim ben. Düşünebiliyor musunuz, balkonsuz ve ruhsuz,  Gakkoşlara layık görülen bu evleri?

İçine giriyorsunuz, eskiden misafir odası dediğimiz salon, büyükçe bir odadan ibaretken şimdi küçülmüş minyatür olmuş. Bu odaya büfe sığsa, kütüphane sığmaz. Kanepe sığsa, yemek masasına yer kalmaz. Mutfak deseniz bir dolap kadar. Tam bir bunalım anlayacağınız. Hangi tencere nereye konulacak, hangi tava nereye sığacak, tabaklar nereye, bardaklar nereye konulacak?  Yatak Odası mı? O ise başka bir komedi olsa gerek. Yatak sığsa gardrop sığmaz, gardrop sığsa yatak sığmaz. Anlayacağınız, o evde misafir ağırlanması bir yana dursun bir yakınınız yatıya filan da gelemez. O mutfakta eskiden olduğu gibi öyle üç beş kişiyle yemek pişirmek ise imkânsız gibi bir şey hani.

Elde kalan son Elazığ evlerinin bulunduğu ”Kazım Efendi Sokağı” nın korunarak ”kültür ve sanat sokağı” şeklinde yaşatılması; Kapalıçarşı ‘nın onarılıp düzenlenerek ”ahşap çatılı özgün mimarisiyle” ömrünün uzatılması güzel şeyler olsa da anlayacağınız ”El – Aziz” bu gün hala, kabak çiçeği gibi, gitgide kaybolmaya da mahkûm gibi duruyor. ‘Baş Döndürücü Kaya” ise hala Elazığ’ını ”sessiz bir hüzünle” seyretmeye devam ediyor.

Saygılarımla…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.