AŞK; ŞİMDİ GÖRÜNCE YOLUMU DEĞİŞTİRİRİM!
26 Eylül 2023, Salı 16:39İnsanlar girer hayatımıza; bazen bir arkadaş bazen bir komşu, bazen de bir öğretmen bir yoldaş… Hayatımıza değerler katarlar, hatıralar, acı tecrübeler kimi zaman da…
Öğretirler; sevgiyi, sevmeyi, güveni, ıstırabı, acı – tatlı hayatı… Bir hikâyenin oyuncularıdır tümü, gelirler ve giderler. Kimi gelişler sevince boğar kimi kedere. Kimi gidişler hüzne boğar kimi deneyime. Ama en hası, asıl olanı aklına kazılandır kalbinin yanı sıra zannımca. Bu sebepledir ki; ne vakit tatlı bir rüyaya dalsak kursağımızda kalır, çok istediklerimiz çok istedik diye mi bilmem hep yarım kalır.
Kısa süren hikâyelere uzun uzun romanlar yazar kişi, içinde yaşattıkları ile. Bazen ise seneler süren hikâyeye başlık bile bulamaz. Her biri bir hikâye, her biri bir destansı muhakeme içinde.
Bir bakışın müthiş etkisi, sanki bir yıl yetecekmiş gibi gelir şimdi. Bir başkası bir yıl yalvarsa boş oysa. Ah ne derin sancı şu aşk dedikleri! Karşındakini en sevdiğin yapabilir ya da en nefret ettiğin. Olsun nefret de sevgidendi öyle değil mi! Hem de çok sevmekten…
Hem aşk denilen şey, kavuşamayınca mana buluyordu, kavuşunca aşk değildi onun adı. Aşkı derin eden içindeki acı, kavuşamama hasreti, kendi içinde yaşadığı elem belki de… Beklemek gibi… Beklemek kaybetmenin yarısı, kavuşmanın elma yarısı.
Yaşam denilen yol üzerinde karşılaştıklarımız içerisinde bizi en çok etkileyen aşktır aşk. Komşuluk güzeldir, arkadaşlık güzeldir, aile elbet güzeldir de o üç harfli isim konulan en ağrılı sancıdır. Büyük ders verir adama; teşekkür edersin sonunda. Sevdiğin kadar sevilmeyeceğini öğretir adama mesela.
Herkesin bir gün gidebileceğini ve bazı gidişlerin ölüme denk olduğunu öğretir. ‘Seni o kadar seveceğim ki hayatın değişecek’ dersin karşındakine. Öyle de olur. Sevdikçe büyür burnu, kıymet verdikçe bambaşka birine dönüşür sevdiğin.
Meğer değişmeye ne kadar da elverişliymiş dedirtir… Ne kadar da yanılmışım yazık dersin. ‘Bir zamanlar hayatını değiştireceğim derdim, şimdi görsem yolumu değiştiririm’ dersin.
Hayalinin tohumlarını atar içine, sen habersizken bile kendisinden, birdenbire hayatına giriverir bir sır gibi. Kendine bile itiraf etmekten çekinirsin ya, öyle manalı, öyle mesafeli. Öyle uzakken öyle de yakın belki de.
İnsan ailesi ile anlaşamayabilir, kızar küser belki de, ertesi gün yarım bir gülümseme ile gönlünü alır. Komşuyla darılmak mı olurmuş? Başına iş gelse ilk çalacağın kapıdır hani ya. Bir diğeri arkadaştır, küçükken bir küs bir barışık, sonrasında dert ortağın, kocaman bir yaren. Aşk öyle mi? Yarım saatlik yokluğu asırlıktır. Olmazlığı tutku, olmayışı hasretiniz oluverir. Bütün bakış açılarını, tüm yaşamını etkiler de durur. Seni sen olmaktan çıkarır da bir ahmağa dönüştürür. Bu yüzden işte en çok da ondan öğrenirsin gitmeyi, ondan öğrenirsin zorluğu. Olmadı mı bir daha gelmeyecek olan yardır. Oysa ölüm değilse konu, anne de baba da eni sonu gelirdi. Yar öyle mi? Gitti mi neşen gider, gitti mi nefesin gider. Ağrılı bir sancı sardı mı uykular haram, gündüzler gece, mevsimler hep hazan.
Varsın olsun bizim en sevdiğimiz mevsim hazan değil midir? Biz sararan yaprakta, esen rüzgârda, yağan yağmurda ilahi güçle onu anımsarız. Şairler ne derler? “ Bu bendeki aşk olmasa!”
Yığınla insan girer hayatımıza; kimi arkadaş kimi kardeş, hepsi değerli hepsi birbirine eş. Ne vakit anlatamayacağınız bir dere düştü yolunuz, işte bu hal üzere başlar tüm meşakkatiniz. Hepsi birer ders hepsi bir ateş. Ama o öyle bir kor ki; inersin has bahçeye harla beraber, bir şarkı tutturursun yarla beraber… Ta ki gerçek aşkı bulana dek… Has aşk, tek aşk…
Sonra; hangi şehre gidilir tek başına? Hangi şarkı dinlenir onla duymayınca? Kiminle çay içilir? En güzel sözlerin altı kim için çizilir? Kimin kokusu hiç bilmesen de saklanır? Hangi kitap hediye edilir? Hangi gözle görülür o çiçek yaprağı kirpikleri, o yemyeşil rengi? Nasıl anlatılır konuşmasının sesi? Adının güzelliğine hangi alfabede rastlanır? Bakışı hangi şiire benzer? Kime uyur, dokunur, sarılır kalp? Hangi insanda rastlanır ona? Gel ve anlat… Ondan başkası nasıl sevilir?
Suçlu sensin ey yar! Hani bir şarkıda diyordu hatırla;
Çok aşığın var diyorlar yalan de yeter bana
Bir sevda sözü fısılda, hazırım inanmaya
Gönül hırsızı diyorlar inkâr et yeter bana
Gözlerindeki cevaba korkuyorum bakmaya…
Sevmeye gönlü olanın mısraları işte bunlar. Sevmek kaçak oynayanların, korkakların uğraşı olamaz ey yüreği cesaretten ayrı kalmış olan! Çok insan gelir geçer insanın hayatından değil mi? Biri beş dakika diğeri beş sene… Bazen beş hafta bile kendinden eder seni. Hani karıncaya bile deme, bileden incinirmiş ya karınca, şimdi sen gece gündüz yalvar Allah’a… Kırdığın kalbi inşa etmek için bir dünya gözyaşı döktüm haftalarca. Bir zamanlar hayatını değiştireceğim dediğim, şimdi görünce yolumu değiştiririm…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum