sohbet odalarıdini sohbetleromegle tvtürk sohbetdini sohbetcinsel sohbetçanakkale psikologtıkanıklık açmagaleri yetki belgesi nasıl alınıryalama taşıbets10 girişdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusudeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu
Elazığ
26 Aralık, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

           AİLE BAHÇELERİNE BAKIN

12 Şubat 2024, Pazartesi 12:12

                       İnsanları tanımak, haklarında net ve doğru bilgi edinmek oldukça zordur. Zira kimse göründüğü gibi değildir. Allah her bireyi farklı yaratmıştır, hem ruhen hem bedenen. Nasıl ki bedenen birbirinden ayrılır insanlar, ruhen de böyle değil midir? Ruhlarımızın da yüzleri, gözleri birbirinden farklı değil midir?

Hepimiz farklı yaratıldık ve bu farklılıklardan dolayı bunca türde insanı tanımak da her birimizin için oldukça zor bir konudur o halde değil mi? Peki yaşam denilen bu yolda iyi insanlarla mı karşılaşıyoruz bunu nasıl anlayacağız? Ya huyundan ya suyundan dediğimiz, birlikte vakit geçirdiğimiz insanları nasıl tanıyıp bileceğiz?

Hiçbirimiz eşit doğmayız ve bazılarımız kimi açılardan daha üstündür. Bu üstünlük Rabbimizin keyfi bir tercihi değil, bedenimizin inşasında kullanılan malzenin –ki o malzeme anne babalarımızın yiyip içtiği helal veya haram, başka bir deyişle temiz veya kirli yiyeceklerden yaratılmış asitlerden oluşmuştur- kaliteli olup olmamasından mı kaynaklanıyor?

Anne babalar olarak biz ne hazırlamışsak, çocuğumuzu da o malzemeden inşa ettiğine göre, o bünyenin kapasitesi ve kalitesi de büyük oranda bizim hazırladığımız malzemeye bağlıdır.

O halde diyebiliriz ki, bir insanın diğerinden üstün olmasında bile insan iradesinin payı var ve ilahi hikmet de o paya istinaden insanları sınıf sınıf ve kalite kalite yaratmaktadır. Bu sebepledir ki bazılarımızın işleri yolunda giderken bazılarımızın hiç gitmez. Kader diye bir şey var  diyeceksiniz değil mi? O zaman şunu sorayım: Allah Firavun’u ve Mısır halkını bizzat kendisi yerle bir edebilecekken neden bu iş için Musa’yı görevlendirdi? Üzerine düşünelim.

İnsan tabiatı aslında tarafsızdır. Henüz kodlanmamış bir zihne göre ne iyidir ne de kötü. Ne karşı bellidir ne de bu taraf. Henüz işletim sistemi kurulmamış bir bilgisayar gibi, zihni oluşmamış bir insanın da kişiliği yoktur. Ama çevreden aldığı ilk verilerle yani annesi, babası ve aile ortamında bulunan eşyaya ve olaylara verilen tepkilere göre o da kendine bir davranış biçimi oluşturur. O halde kişiyi tanımak için ailesine bakmalı, bu net ve çok doğru bir bilgi.

Peygamberimizin “Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra annesi babası onu Hristiyan ya da Yahudi yapar.” Dediği hadis de bunu işaret eder. Tarafsız bir hal üzerine doğduğu vurgulanıyor aslında. Çünkü o, doğuncaya dek formatlanmamış bir disket gibidir. Kulağa okunan ezanın sadece bir ritüel değil de formata hazır insan zihninin şekillenmesine yol açan anahtar işlevi gördüğünü şimdi daha iyi anlar gibiyiz değil mi?

Öyleyse şunu kabul etmeliyiz ki, bedenin davranış biçimlerinin nasıl olacağı,  sevgisini ve öfkesini nasıl ifade edeceği, coşku ve nefretini nasıl açığa vuracağı hep öğrenilir şeylerdir. Önce elbette aileden öğrenilen şeyler bunlar; çocukluk zamanlarının geri kalan tüm kısmı domine ettiğini düşünürsek, altı yıllık bir çocukluk döneminde geçirdiğimiz zamanlar tüm hayatımızın şifrelerini sunuyor bize.

Diyelim biri ile tanıştınız, bu yeni bir komşu, yeni bir arkadaş olabilir. Kendisi ile ilgili bilgi edinmek isterseniz, kişinin ailesine, yetiştiği ortama, kullandıkları dile bakın. En iyi ipuçlarını orada bulacaksınız. Zamane insan ve durumları çok aldatıcı ve inanılması zor bir yapı bozum içinde olabiliyorlar. Bunu en iyi şekilde çözümlemek kesinlikle gözlemle sağlanabilir. Ne ile meşgul olduklarına bakın. Çünkü herkes kendi içindekini dışa vurur.

Anne babadan kalıtımla aldığı ve üzerine ailede çevre ile şekillendirdiği yaşam biçimi ve karakteri ile insanlar her an hayatımızda. Onların kodlarını çözmek meşguliyetlerine ve dillerine bakmakla mümkün. Kaç sözcük ve hangi sözcüklerle kendilerini ifade ettiklerine, olaylara bakış açılarına, yiyip içtiklerine, giydiklerine, hayvanlara - bitkilere nasıl baktıklarına, en çok da merhametlerine bakın. Çocuklara ve yaşlılara nasıl davrandıklarını gözlemleyin. Davranışlarında tutarlı olup olmadıklarına bakın.

Ömür kısa, hayat güzel. Bu kısacık verilen ömür yolunda yürürken, güzel insanlarla karşılaşmak biraz da bizim elimizde. Körü körüne bir kader olmadığını artık hepimiz biliyoruz değil mi? Belli başlı dönüm noktaları var evet, ama yollardan kişilerden hangisini seçeceğimiz bizim irademize bırakılmış gibi görünüyor. Zamanla anlıyor insan, istisnalar hariç elbette ama armut dibine düşüyor, üzüm üzüme baka baka kararıyor. Bu sebeple zaman geçireceğin arkadaşını, eşini, komşunu, akrabanı öyle seç ki, seni aşağılara çekmek yerine yukarılara götürsün. Sevmekte, sevilmekte, saygıda, güzel ve anlamlı yaşamda sana rehber olsun. Bu seçim bu kader inanın ellerimizde; Allah’ın eşsiz yarattığı beyin ustaca kullanıldığında hiçbir şey imkânsız değil.

 Hz. Ömer bir gün bir duvarın dibinden geçiyordu. Baktı duvar yıkılacak hızla kaçıp kendisini kurtardı. Yanında bulunan safdil bir arkadaşı “Ya Ömer sen kaderden mi kaçıyorsun? Deyince, imanın idrakinde ve hayatı kavramış olan o büyük zekâ, “Hayır” dedi “Kadere sığındım”. Yaşamak varken bile bile neden ölüme teslim olmalı ki!

Yaşama sıkı sıkı sarılmak için güzel insanları alın çevrenize, bu insanların nasıl olduğunu bilmek için ise önce onların çevresine bakın, ailesine bakın ailesine. Nasıl bir yerde yetiştiğine bakın. Aile bahçesine bakın; çiçeğin yaprağın ne kadar güneş aldığına, nasıl bir toprakta yetiştiğine, hangi suyla beslendiğine bakıverin. Tüm şartlar elverişli ise, görüntüsü kokusu fevkalade çiçeklerle çevrelenir hayatınız. Yaşamınıza güzel bahçelerden nadide çiçekler meyveler alın. İyi bahçelerde yetişmiş ürünler hem ağzınıza tat verir hem gönlünüze. Ailelerin, bahçelerinde ne yetiştirdiklerine bakın. Her bahçe girmeye, her meyve yemeye, her çiçek koklamaya gelmez. Hepimiz kendi bahçelerimizde ne yetiştirdiğimize, insanlara ne ikram ettiğimize bakalım. Kişi kapısının önünden bile belli olur derler ya; körü körüne kaderin ağına takılmak yerine bize bahşedilen kalp gözümüzü açalım. İnsanların aile bahçelerine bakalım!

Selametle!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum