Türkiye’de açıklanan ekonomik verilere göre, gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) 1 trilyon 322,4 milyar dolara ulaşırken, kişi başına düşen gelirde de tarihi bir rekor kırıldı. Ancak resmi ekonomik göstergeler yükselişe geçmişken, halkın büyük bir bölümü geçim sıkıntısı ve işsizlikle mücadele ediyor.
GSYH VE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİRDE ARTIŞ
Açıklanan verilere göre, Türkiye'nin GSYH’si 1,3 trilyon doları aşarken, kişi başına düşen milli gelir ise 15 bin 463 dolara çıkarak tarihi zirveye ulaştı. Ancak, bu rakamlar genel refahın arttığını göstermiyor. Türkiye, Dünya Bankası'nın yüksek gelirli ülkeler kategorisine girse de, hala dünyanın en büyük 15 ekonomisi arasında yer alabilmiş değil. Ekonomik büyüme ise büyük oranda hizmetler ve inşaat sektörüne dayanıyor, katma değerli üretim ve sanayi yatırımları ise geride kalmış durumda.
HALKIN ÇOĞU ARTAN GELİRİ HİSSEDEMİYOR
Ekonomik büyümeye rağmen, halkın büyük kesimi bu büyümeyi yaşamlarında hissedemiyor. Türkiye, 22 bin 104 liralık asgari ücretle Avrupa’nın en düşük ücretli altıncı ülkesi konumunda. Emekli maaşı ise en düşük 14 bin 469 lira seviyesinde. Ancak büyükşehirlerde asgari kira bedelleri 25 bin liradan başlarken, vatandaşın temel ihtiyaçlarını karşılaması her geçen gün zorlaşıyor.
Son 20 yılda fiyatlar ortalama 24 kat artarken, gıda fiyatları ise 35 kat yükseldi. Gelir dağılımındaki eşitsizlik giderek derinleşiyor ve orta sınıf erimeye devam ediyor. Çalışanların yarısından fazlası ya asgari ücretle ya da asgari ücrete yakın maaşlarla geçinmek zorunda kalıyor.
TÜRKİYE, YÜKSEK ENFLASYON SIRALAMASINDA ÜST SIRALARDA
Türkiye, yüksek enflasyon sıralamasında Zimbabve, Sudan, Güney Sudan, Arjantin ve Venezuela'nın ardından dünya genelinde altıncı sırada yer alıyor. Bu yüksek enflasyon ortamında, ekonomik büyüme büyük ölçüde tüketime dayalı bir modelle sağlanıyor. Türkiye’nin yıllık tüketim malı ithalatı 55,4 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı, ancak üretime dayalı bir ekonomi yerine tüketim ağırlıklı büyüme modeli devam ediyor.
GERÇEK İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 28'E ULAŞMIŞ DURUMDA
Son verilere göre, Türkiye’de gerçek işsizlik oranının yüzde 28’e çıktığı ve işsiz sayısının 11,2 milyonu aştığı belirtiliyor. Ayrıca, Türkiye’de her üç gençten biri ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Genç işsizlik oranının yüksek olması ve beyin göçünün hız kazanması, ekonomik büyümenin zayıf yapısal temellerine işaret ediyor.
VATANDAŞIN ÖNCELİĞİ: GEÇİM MÜCADELESİ
Türkiye’deki ekonomik büyümenin halkın yaşamına doğrudan yansıması için yapısal reformların hayata geçirilmesi, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesi ve ekonominin daha rekabetçi bir düzeye ulaşması gerekiyor. Ancak, asgari ücretliler, emekliler ve gençler için asıl gündem, ekonomik veriler değil, geçim mücadelesi. Artan milli gelir ve büyüme rakamları, günlük yaşamlarında somut bir iyileşme yaratmadığı sürece, halk için sadece istatistiklerden ibaret kalmaya devam ediyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.