Op. Dr. Mustafa Bülbül Uyarıyor! ’ Basit Belirtiler Ciddi Sorunları Beraberinde Getirebilir’

Gözde sulanma, kızarıklık gibi şikayetlerin gözyaşı kanal tıkanıklığı belirtisi olabileceğine vurgu yapan Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Mustafa Bülbül, bu belirtilerin göz ardı edilmemesi gerektiğinin önemine değinerek,  Bakış Haber’e önemli açıklamalarda bulundu.

Haber: İrem Yılmaz

Gözyaşı kanalını tanımını yapan Op. Dr. Mustafa Bülbül, “ Gözümüzde bulunan iç tarafta, üst ve alt kapakta başlayan yaklaşık 8 mm uzunluğunda bir yapıdır. Bu kanallar, buruna doğru ilerledikten sonra üst ve alt kanalın birleşmesiyle ortak bir kanalikül oluşturur. Daha sonra bu ortak kanalikül, gözyaşı kesesine bağlanır. Gözyaşı kesesinden sonra ise burun içine açılır” ifadesini kullandı.

“GÖZYAŞI KANALI TIKANDIĞI ZAMAN  DOĞAL AKIŞ YOLU ENGELLENMİŞ OLUR”

“Gözümüzde sürekli olarak gözyaşı üretilir. Gözyaşının sadece duygusal anların bir habercisi olmadığına değinen Op. Dr. Bülbül aynı zamanda göz sağlığımız için hayati öneme sahiptir. Bu sürekli üretilen gözyaşı, biz fark etmeden gözyaşı kanalı yoluyla buruna akar ve böylece rahatsızlık vermez. Ancak, gözyaşı kanalı tıkandığı zaman bu doğal akış yolu engellenmiş olur. Gözyaşının gideceği bir yer kalmadığı için gözyaşı dışarı akmaya başlar. Bu da kişide ciddi rahatsızlık yaratır. Sürekli sulanma, akıntı ve çapaklanma gibi şikayetlere neden olur” dedi.

“GÖZ YAŞI KANAL TIKANIKLIĞI 7’den 70’e HERKESTE GÖRÜLEBİLİR

Gözyaşı kanalının tıkanmasının 7’den 7’e herkeste görülebileceğini söyleyen Op. Dr. Bülbül, bunun birçok faktöre bağlı sebeplerinin olabileceğinin altını çizdi. Sebeplerine değinen Op. Dr. Bülbül, doğumsal gözyaşı kanalı tıkanıklığı “ yenidoğan bebeklerde bazen kanalın buruna açıldığı yerde Hasner valfi adı verilen zar tıkalı olabilir. Bu durumda bebekte sürekli sulanma ve çapaklanma görülür.

 Yaşa bağlı tıkanıklık ise, yaşlanmayla birlikte cildin bağ dokusu zayıflar ve bu da tıkanıklığa yol açabilir.

Bir diğer sebebi olan travmalar ise,  Göze ya da buruna alınan darbeler kanalın herhangi bir noktasında tıkanıklığa sebep olabilir.

 Tümörler ise,Göz kapağı ya da kanala yakın bölgelerde oluşan cilt tümörleri, kanala baskı yaparak erode ederek tıkanıklığa sebep olabiliyor. 

 Kemoterapi ve Radyoterapi, bazı kanser hastalarında uygulanan bu tedaviler de de gözyaşı kanalında tıkanıklığa yol açabilir” dedi.

“GÖRME KAYBINA KADAR GİDEBİLECEK CİDDİ RAHATSIZLIKLARA NEDEN OLABİLİR”

Gözyaşı kanalı tıkanıklığının tedavi edilmediği takdirde ciddi rahatsızlıklara neden olabileceğini vurgulayan Op. Dr. Mustafa Bülbül, “basit bir sulanma şikayetinden başlayarak görme kaybına kadar gidebilecek ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. En sık görülen semptom, gözde sürekli sulanmadır. Hasta sürekli elinde peçeteyle dolaşır, gözünü siler. Kanal tıkalı olduğu için gözyaşı gözde birikir ve bu durum bakteri üremesi için uygun bir ortam oluşturur.

Bu da konjonktivit gibi enfeksiyonlara yol açabilir. Daha da ilerleyen durumlarda ise gözyaşı kesesinde enfeksiyon (dakriosistit) oluşabilir. Ciddi bir tablodur. Bu enfeksiyon burun ile göz arasında şişlik, ağrı, kızarıklık yapar. İlerlemesi durumunda orbitaya (göz çukuru) kadar yayılabilir ve "orbital selülit" dediğimiz ciddi bir enfeksiyon tablosuna dönüşebilir. Bu tablo göz sinirlerini etkileyip görme kaybına yol açabilir.

Bunu sadece basit bir tıkanıklık, iki damla sulansa ne olur deyip, geçmemek lazım. Ciddi bir hastalık. Bunu ciddiye almak gerekiyor” dedi.

“YENİDOĞAN BEBEKLERE HEMEN AMELİYAT ÖNERİLMEZ”

Tıkanıklığın doğuştan, yenidoğan bir bebekte söz konusuysa hemen ameliyat önermediklerine değinen Op. Dr. Bülbül,”Genellikle 12-18 ay arasında cerrahi müdahale düşünülür. 12 aya kadar özel bir masaj yöntemi önerilir ve bu masajla vakaların %90'ında iyileşme sağlanır.

Masajla düzelmeyen durumlarda, 12-18 ay arasında "probing" (sondalama) işlemi uygulanır ve bu da yine %90 başarı oranına sahiptir. 18 ayı geçmiş, 3-4 yaşlarındaki çocuklarda ise sondalama işleminin başarı oranı düşer, tekrar tıkanma ihtimali artar. Bu durumda silikon tüp implantasyonu yapılabilir. ifadesini kullandı.

“ERİŞKİN HASTALARDA EKSTERNAL DSR BAŞARI ORANI DAHA YÜKSEK”

“Erişkin hastalarda ise genellikle "DSR" (dakriyosistorinostomi) adı verilen cerrahi yöntem uygulandığını dile getiren Op. Dr. Mustafa Bülbül, “Endoskopik DSR, (kapalı yöntem)Başarı oranı %70-75 civarındadır. Özellikle iz kalmasından endişe eden genç kadın hastalar için tercih edilebilir.

Eksternal DSR, (açık yöntem) başarı oranı daha yüksektir.  Başarı oranı %95’in üzerindedir. Burun kenarından yaklaşık 1 cm’lik bir kesiyle yapılır. Gözyaşı kesesi ile burun arasında cerrahi bir bağlantı oluşturulur” dedi.

Her iki yöntemde de silikon tüp implantasyonunun yapıldığını ifade eden Op. Dr. Bülbül,”. Bu tüpler 3-6 ay arasında kalır ve poliklinik ortamında basit bir işlemle çıkarılır” dedi.

Ameliyat sürecine de değinen Op. Dr. Mustafa Bülbül, “Genel anestezi altında yaklaşık 1 saat süren bir operasyondur. Ameliyat sonrası genellikle bir gece hastanede kalınır. Ertesi gün taburcu edilir. İlk bir hafta göz çevresinde hafif morluk ve şişlik olabilir ama genellikle geçicidir.

Hastalara ameliyat sonrası damla tedavisi, nazal sprey ve burun kanaması önleyici tedavi verilir. Bir hafta sonra kontrol yapılır. Bir ay sonra tüpün çıkarılması için tekrar kontrole çağrılır. İyileşme süreci kısa olup, hasta genellikle bir hafta sonra işine dönebilir” ifadesini kullandı.

“GÖZ SAĞLIĞI İHMAL EDİLMEMELİ”

Göz sağlığınının ihmal edilmeyip sene de bir mutlaka göz muayenesi olmanın önemli olduğunun altını çizen Op. Dr. Bülbül, “herhangi bir şikayetiniz olmasa dahi  sene de bir mutlaka göz muayenesi öneriyoruz. Gözde sulanma, kızarıklık gibi şikayetler gözyaşı kanalı tıkanıklığı belirtisi olabilir. Bu belirtiler göz ardı edilmemeli ve mutlaka bir göz hekimine başvurulmalıdır.Çünkü kanal tıkanıklığı varsa bile bunun altında yatan bir cilt tümöründen tutun daha farklı sebepler altından çıkabiliyor. O yüzden basite almayın muayene olun” dedi