HUZUR
Huzur
Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kaleminden edebiyatımıza kazandırılmış çok değerli bir eserdir. Kitaptan alıntılar yaparak ve kendi yorumlarımla birlikte yazmaya çalışacağım. “Huzur’un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini “Huzur’a kavuşturacak bir “iç nizamı aramaktadır. Eserdehasatlık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve sentetik fikirler iç içe verilir. Bütün bunların üzerinde romana hakim olan Mümtaz’la Nuran’ın aşklarıdır. İstanbul bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının “huzursuzlukları”nı dile getiriyor denilebilir.” Kitap dört bölümden oluşuyor. İhsan, Nuran, Mümtaz, Suat.
Bir İstanbul romanıdır: Huzur. Romanın anahtar kelimeleri: İstanbul, savaş, buhran, aşk, kader, sanat, musiki, ümit, acı, isyan, toplumsal kalıp, nesne, bilinçaltı, eski-yeni, hayat, ölüm, yaşama sevinci, insan ilişkileri, ruh tahlilleri, felsefe. Romanın başlıca unsurlarıdır. Kelimeleri üzerinde yoğunlaşarakokuduğumda bu kadar birbirine zıt kavramların bu kadar muhteşem bir şekilde romana yedirilmesi ne kadar da güç dedim. Muhtemelen okuyan herkesin aklına ilk bu düşünce gelir! Her bir konunun kendi içinde bir dünyası var bu dünyaları birbiri ile ilişkilendirip çok güçlü bağlar kurmuş Tanpınar, Üstüne üstelik karakterlerin içsel buhranlarıyla anlatmak başlı başına bir yetenek işi. Tanpınar’ın donanımı, musikiye ve sanata olan ilgisi ve bilgisi hayranlık uyandırıyor bende. Bir asır öncesi İstanbul'un tasvirleri, karakterlerin yaralarını okuruna kabul ettirmesi, nesnelerin çağrışımları ile huzur başlı başına bir yüksek edebiyat eseridir. Tanpınar, toplumun geçmiş değerleriyle bağını koparmayan güçlü karakterler yaratmış. Bektaşi ile, Veli ile, Dede ile, Şark musikinin güçlü isimlerinin ve eserlerinin sürekli deklare ediliyor olması ve bu eserlerin insan ruhundaki çağrışımlarını okurlarına dökmesi muhteşemdir. Yorucu ve çok ciddi çaba ister öyle ki bilmediğim onca kelimeyi okurken duraksayarak araştırmak oldukça meşakkatli olmasına rağmen tüm uğraşlarıma fazlasıyla değdi. Çünkü, tatmadığım, hissetmediğim, farkına varmadığım, düşünmediğim şeylerin etrafında dönmek bana keyif verdi. Bütün yoruculuğuna rağmen iyi ki okudum hatta okumakta geç kaldığımı fark ettim. İstanbul ile bütünleşmiş, iç içe geçmiş bir hikayesi var romanın. Huzur bir aşk romanı değildir. Aşk var ama asla öne çıkmıyor daha çok gidişata yön veren bir konumdadır. Romanda çok yönlülük söz konusudur böylesine yüklü bir eseri bir kalıba sokamazsınız, sığmaz çünkü. Karakterlerin hemen hepsi birinci dünya savaşını görmüşler. Her biri savaşın izlerini yüreklerinde taşıyorlar. Tedirginlikleri, ümitsizlikleri, ve hiçbir duyguya bütünüyle bağlanmamaları bu endişeden kaynaklanıyor. Bunun yanı sıra bir şekilde arzu edilen hayatların yaşanmamış olması, yanlış kararlar ve sonuçlar da bu bağlamda önemli yer teşkil ediyor eserde. Romanda bazı ögeler belirgin olarak göze çarpıyor. Misal camiiler, boğaz,tasvirlerde ve karakterlerin çokça odaklandığı ögelerdir. Toplumsal kalıpları sarsan karakterler de romana dahil oluyorlar bu itici halleri romana dahil edilmesiyle Tanpınar neyi amaçladı bilemiyorum ama şundan eminim ki bu itici halle kendine yer bulan karakterlerin de sevenleri mutlaka vardır. Huzur yaşam sevinci ile ilintilidir. Yazarın tahlilleri son derece güçlü; İstanbul’u onunla birlikte gezerken, kalemine hayran kalıyor insan.Tanpınar’la geçirilen her vakit, bilinen zaman ve mekanın dışına çıkmayı gerektirir. Bilincin, ruhun derinliklerinde uçsuz bucaksız bir yolculuk gibi. Kitabı okurken şunu fark ettim zamandan ve kendinden feragat edilmeden Tanpınar’ın huzur’una iştirak edilemez. Huzurdaki her kelime çok yıllanmış bir şarap içer gibi, önce vücuda temas etmeli, sonra tadına bakılmalı ve manasının derinliği düşünülmelidir. Her kelimenin tadı başkadır. Tanpınar’ın dünyasında parçalar tek başlarına birer anlam taşısalar da ancak bütünün içine girildikleri zaman asıl anlamlarını bulup, hakikati gösterirler. romanın baş karakteri Mümtaz ailesini kaybetmiş, amcasının oğlu İhsan Bey’in evinde büyümüştür. İhsan Bey’in entelektüel kişiliği, kültürel birikimi ile yoğrulmuş, eşi Macide’nin terbiyesi altında yetişmitir. Mümtaz’ın tarih, edebiyat,sanat ve felsefeye ilgisi vardır. Mümtaz’ın aşık olacağı Nuran ise boşanmış bir bekar annedir. Mümtaz’ın zihni sürekli geçmişte ya da gelecektedir. Ailesinin hatıraları sık sık hafızasını yoklar. Nuran’ı kaybetme korkusu, bilinçaltında ailesinin yokluğundan beslenir. Bir de Nuran’ın takıntılı aşığı Suat vardır. Suat başkalarının huzursuzluğundan beslenen insanlardandır. Mümtaz; Nuran’ın terk etmesiyle ayrılığı yine deneyimlemiştir ama bu kez, huzuru başkalarında değil kendi içinde aramaya başlamalıdır… kitap şekil olarak Nuran ve Mümtaz karakterlerinin aşk hayatını anlatıyor görünse de bence Tanpınar’ın düşüncelerini dile getirdiği bir kitaptır, bu düşünceler toplumun, dünyanın gidişatı; sanat, bilim, edebiyat, camiasından insanların fikirleri… tüm bunların ötesinde bu kitapta Tanpınar’ın kişiliğini de yakalamak mümkündür. İhsan’ın fikir öncülüğü, Suat’ın derbeder, çapkın, alkolik halleri… kitaptaki tüm karakterler biraz Tanpınar’dır. Tanpınar’ın zengin edebi yönünü ve düşünce yapısını görmemizi sağlayacaktır. benden önce kitabı okuyan çok kişi huzurdan çok huzursuzluk bulduklarını söylemişlerdi. Bunun nedeni sanırım keyif kaçıran, huzursuz eden şey insanı iç hesaplaşmaya sürüklemesidir. Kitap gerçekten de düşündürdüğü şeyler insanı allak bullak ediyor o kadar derin ki… bambaşka bir diyara götürüyor insanı.
Kitaptan bir kaç alıntı yapmadan geçemeyeceğim. “ İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkansızdır. Düşünce vardır. Bilhassa korku vardır. İnsanoğlu korkan mahluktur.”
“ vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir, asıl mesele hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır”!
“ Bir Acem halınız var mı, sakın onu satmayı bir imkan gibi düşünmeyin, evliyseniz karınızı boşamayı, seviyorsanız sevdiğiniz kadına darılmayı bir kere olsun aklınıza getirmeyin. Sonra bu işlerden ne kadar çekinirseniz çekinin, mıknatıslanmış gibi, arkanızdan itiyorlarmışgibi onu yaparsınız, insan hayatında sakınmak yoktur. Hele kütle halinde, asla. Bir kere uçurum gördün mü, ölüm simsiyah diliyle konuştu mu?”
“ hiçbir şeyi kendimize kader yapmağa hakkımız yoktur. Hayat o kadar geniş ve insan o kadar büyük meseleler içinde ki… Onu kavramak için düşüncelerimizde ve hayatımızda hür olmalıyız. Sonra daha ağır bir sesle: - mesuliyetini taşıyacağın fikrin adamı ol! Onu kendi uzviyetinde bir ağaç gibi yetiştir. Onun etrafında bir bahçivan gibi sabırlı ve dikkatli çalış!”
“zannetme ki, sana kabuğunu kır, diye cevap vereceğim… O zaman dağılırsın! Sakın kabuğunu kırma; genişlet… ve kendine mal et, kanınla işle ve canlandır. Kabuğun kendi derin olsun…”
Tanpınar’ı okumak insana yeni ufuklar açabilir çünkü, yazarın derin bir düşünce dünyası var. Entelektüel birikimi yüksek Tanpınar’ın. Romanda yenileşme sürecinden bu yana gelen bir garplılaşma merakının bizi özümüzden uzaklaştırması geniş bir yer tutuyor. Aşk ekseninde medeniyet krizi, kimlik arayışı, imparatorlukla birlikte çöken kültür… gibi konular Tanpınar, efsunlu kalemiyle bizlerle buluşturmuş. Romanda yaşanılan hayatın huzursuzluğuna rağmen aranılan her zaman iç huzurdur. Tanpınar, huzura bakış açısını iki aşık ve etraflarında gelişen olaylar silsilesiyle vermiştir. Kitaba inceleme yapacak kadar derinlemesine musiki bilgim, dönemi kavrayışım, entelektüel birikimim yok. Ama incelemeleri, tahlilleri, gözden geçirince vehissederekokuduğum zaman çok lezzetli bir kitap. Sadece kitabı okumakla kalmayın, o kadar iyi tahliller var ki kitapla ilgili, bakış açınızı şekillendirip farklı kapılar açıyor önünüze. Daha fazla spoilervermek istemiyorum buradan. Gerçek bir sanat eseri, edebiyat ürünü Huzur. Sabırlı okurlarını bekliyor. Herkese keyifli okumalar… Vesselam.